Yazarın Sanatla Buluşması: Gelenekten Günümüze
Yazarın ilk eserleri yetmişli yılların başında okuyucuyla buluştu. Bu kitaplar, genç bir yazarın alışılmışın dışında ancak başarılı eserleriydi. Ancak, daha derin ve özgün bir yol arayışına giren yazar, bir süre yazmaktan uzaklaşıp kendine yeni bir yol çizmeye karar verdi.
Nurettin Topçu’nun etkisiyle büyüyen yazar, Batı kültüründen ziyade yerel değerlere odaklanan bir çevrenin içinde yetişti. Bu sebeple geleneğe olan ilgisi arttı ve eski edebiyat ve sanatımızı incelemeye başladı. Edebiyat, musiki, mimarî, hat ve tezhib gibi sanat dallarının hepsi, sanatın sembolik dilini oluştururken temel aldıkları dilin Kur’an-ı Kerim olduğunu gördü.
Sanat dilinde sembollerle dolu olan tasavvuf, yazar için bir ilham kaynağı oldu. Edebiyatta, manzum veya mensur olsun, eserlerin temelini oluşturan kıssaların kökeninde ise Kur’an-ı Kerim’in yer aldığını fark etti. Bu kıssaların içinde en dikkat çekici olanı ise Hz. Yusuf’un hikayesiydi.
Yazar, kuyu, Züleyha, zindan, rüya, iktidar ve hesaplaşma gibi unsurlardan oluşan Hz. Yusuf hikayesini günümüz dilinde yeniden kaleme almaya başladı. Yazdıkları, geleneği yenileyen bir yaklaşımı yansıtmasıyla eleştirmenlerden övgü topladı.
Yazarın yolu, Elmalılı Hamdi Yazır’ın tefsiriyle aydınlandı. Özellikle Yusuf suresinde anlatılan “Kıssa ve Rüya” bölümleri, yazarın perspektifini genişletti.
Özellikle rüya ve hulüm kavramlarının farkını vurgulayan bölümler, gerçeklikle hayalin inceliklerini ele alırken, sanat dilinde yeni bir boyut açtı.
(Hak Dini Kur’an Dili, Sadeleştirilmiş metin, Doç. Dr. İsmail Karaçam, Yard. Doç. Dr. Emin Işık, Dr. Nurseddin Bolelli, Abdullah Yücel).